Eski Öykü: “Oh Petunya, Kepenk Giysin Sevgilin!”

Merhaba,

Hâlâ burada olanlarınız varsa onlara şükran duyuyorum. Çünkü ben burada olmakta bi hayli zorlanıyorum. Yeni öyküler üretmek için aranan ciğere ulaşamıyorum, sadece öksürüp, “Bugün de bi bitse…” diyebiliyorum. İşler yolunda gitmiyor.

Her neyse. Sizlere göreceli bi iyi haberim var. Umutlu çocukluğumuzun yansıması Marşandiz Fanzin‘in ilk ve bizim için en anlamlı sayısında yayımladığım öykümü buraya koymaya karar verdim. Zor bir karardı. O‘nun sadece fanzin sayfalarından okunabiliyor olması beni tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu. Eski öykülerimi tekrar okurken bu hissin giderek azaldığını fark ettim. Öyleyse fanzini edinememiş insanların da bu öyküye ulaşmasında bi mahsur kalmamıştı.

Bazı satırları beni utandırsa da ciddi manada saygı duyduğum ve sevdiğim bi öykü Oh Petunya. Şimdi yazdığım öykülerle böyle kuvvetli bağlar kuramıyorum. Şubat 2013‘ten bu yana neler değişti diye bakmak zor geliyor. Zaten konumuzla da pek bir alâkası yok.

O yüzden kepenklerin arasından fırlayan kalplere dokunma fırsatınızı daha fazla geciktirmeyeceğim.

“Biz aslında kendi aramızda çok şey diyen de, dışarıdan o kadar anlamlı olamayabilen adamlarız. Salıncakların çarpacağı yere inişler düzenler, indiğimiz gibi de dişlerimizi dökeriz. Dişlerimizin dökülüşü bize ağzı çamur yiyen çocukların solucan avlarını hatırlatır. Solucan avları hakkında konuşmayı severiz.”

Öykü için buraya tıklayabilirsiniz.

Teşekkür ederim.

Bir Yorum Yap