Eski Öykü: “Gedikli Girdapları Kokusuz Plaklarla Besledim”

Merhaba,

2013 Ağustos‘undan bir öykü paylaşmak istedim. Marşandiz‘in 3. sayısında yayımlamıştım ilk. Çoğu şeyin daha basit olduğu günlerdi. Tekrar okuduğumda biraz heyecanlandım. Biraz da utandım.

“… Gök kaba kelimelerden oluşan bir âlem değildi ama ben kaba bir insan olmanın sınırlarını çok kötü çizmiştim sayın yargıç.

Çok kötü çizdiğim bu gerçeklik algısı içinde, saatlerce dolu bekledim nay bekledim. Bulutların arası ona izin verdiğinde ve aksi su birikintisini dilimlediğinde, kısrağımı dev peynirin ıslandığı noktaya çevirdim.”

Gedikli Girdapları Kokusuz Plaklarla Besledim‘e buradan ulaşabilirsiniz.

Marşandiz 9‘da görüşeceğimizi umuyorum.

Devamı

Yeni Öykü: “Nefis Bir Uğultu”

dede-korkut-ust

Aylar sonrasından merhaba,

Geçtiğimiz günlerde Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi‘nin altıncı yılını kutladık. Her sene yaptığımız gibi yine özel bir sayı hazırladık. Bu sefer 12 Dede Korkut hikâyesini 12 yazara pay ettik. Gerçekten acayip işler çıktı ortaya.

Ben de Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi adlı hikâyeyi uyarladım. Üstelik öykü bir şekilde Marşandiz Fanzin‘in 2. sayısında gördüğümüz Çekirdek Orman‘da geçmeyi başardı. O vakit Zürafanız Yanıyor Ama Söndürürseniz Uyuyamam demiştik, şimdi de Nefis Bir Uğultu diyoruz.

Aylar sonra öykü yazmak harika. Nefis Bir Uğultu‘yu Öykü Seçkisi üzerinden okumak için buraya, Kule üzerinden okumak içinse buraya tıklayabilirsiniz.

Görüşmek üzere!

Devamı

Yeni Öykü: “Aksak Karabasanların Zifir Makinesi”

marsi8kapakdusukalt

Yedinci sayıda da benzer bir cümleyle girmiştim bu haberi: Marşandiz de olmasa öykü yazamayacağım. Öyle. Gerçekten öyle. Aksak Karabasanların Zifir Makinesi beni farklı hissettiren bir öykü oldu. Sanki daha sonra bu evrene yeniden dönebilirmişim gibi geliyor.

Sanki bu evrende işler henüz bitmemiş gibi.

“Ömrün boyunca zifir makinesini besleyip akbaba avlarsın. Rüyalara girer, çocuk ağlatırsın. Kendi yaşındaki çocukları bile ağlatırsın. Hattâ en çok onları ağlatırsın. Rüyaların getirdiği sınırsız özgürlüklerden faydalanır, şeker kavanozunda takla atan patlıcan olursun. Kavanoz kırılır. Girdiğin rüya sallanır ve yıkılır.”

Sayı 8 şuralarda.

Görüşmek üzere, lütfen.

Devamı

Marşandiz Fanzin #8 Çıktı!

marsandiz8

Tekrar merhaba,

Yaz bir türlü gelmiyor. Güneşler tutuluyor ve o ara Marşandiz de raylara düşüyor. Tarihler Mart 2015, Sayı: 8.

ŞİİR
* A c ı K a y ı p – küçük İskender
* En Eleman – Arif Erguvan
* Huy – Fatih Kök
* Boş Sırada Kan Lekesi – Şakir Özüdoğru
* Geçemiyordum – Can Küçükoğlu
* Patlıcanlı Kanepe – Mehmet Can İnsperest
* Hüp – Can Karatek
* Getiri – İlker Şaguj

ÖYKÜ
* Aksak Karabasanların Zifir Makinesi – Onur Selamet
* Dürümcü – Ömer Can Saroğlu
* Raftaki Yumurtanın Tedirginliği – Özgürcan Uzunyaşa
* İzdüşün – Afra Günil

İÇ ÇİZİMLER
* Aslı Ekim
* Erman Karakaya
* Gizem Malkoç
* Onur Akkiriş

Makinistler
* Can Karatek
* Emre Öksüz
* Onur Selamet
* Ömer Can Saroğlu
* Özgürcan Uzunyaşa

Kapak
* Onur Sekmen

Dizgi
* Nil Müge Felekten

Fanzinin İstanbul içi dağıtım noktalarına buradan ulaşabilirsiniz. #8 çok yakında diğer şehirlerde!

Devamı

İnceleme: “Zeplin”

zeplin top

Son günlerde kendimi sürekli İsveç’te yaşamın nasıl bi his olduğunu düşünürken buluyorum. Her şey daha heyecanlı olurmuş gibi geliyor. Uzun gecelerde daha çok kalem kullanabilirmişim gibi hissediyorum. Dünyanın delikleri sanki orada daha net gözüküyor. Buradaysa -Türkiye- kalabalık şehirlerin, sesi soluğu çıkmayan yıldızlara yaptığı muameleye uğruyorlar. Delikleri görmek için daha sessiz olmak gerek.

Böyle şeyler aklıma gelip duruyor. Karin Tidbeck‘in “Zeplin” adlı öykü kitabından ötürü. Hakkında bir şeyler yazmasam olmazdı. Rıhtım üzerinden okumak için buraya, Kule‘den bakayım ben ona demek içinse şuraya tıklayabilirsiniz.

Devamı

Eski Öykü: “Zürafanız Yanıyor Ama Söndürürseniz Uyuyamam”

Merhaba,

Marşandiz #8‘i yayıma hazırladığımız şu günlerde aklımda dönüp dolaşan bir dünya var: Munganya! Nusret Mungan çekirdek kabuklarıyla sınırlarını çizdiği dünyasında neler yapıyor merak ediyorum. Belki yakında Munganya‘ya tekrar dönme fırsatım olur. Belki de olmaz. Emin değilim ama bunu gerçekten istiyorum.

Marşi #2‘de işlediğimiz Munganya diyarına “Zürafanız Yanıyor Ama Söndürürseniz Uyuyamam” başlığıyla açtığım kapıya davet ediyorum sizi. Öykü, fanzinden sonra ilk defa burada.

“Bu sayıda, burada Munganya var olacak. Hayallerimizin ülkesine yıllardır aradığımız kaybetmişliklerimizin vücutlaştığı bir dede kral olacak. Torunlarına tahtalardan kılıçlar, ölümsüzlüklerden şiirler, nehirlerden kitap ayraçları, gün batımlarından şakalar, zürafalardan gece lambaları, tirenlerden varolmayan umuda yolculuklar yapacak.”

Umarım hoşunuza gider ve teşekkür ediyorum!

Devamı

Eski Öykü: “Oh Petunya, Kepenk Giysin Sevgilin!”

Merhaba,

Hâlâ burada olanlarınız varsa onlara şükran duyuyorum. Çünkü ben burada olmakta bi hayli zorlanıyorum. Yeni öyküler üretmek için aranan ciğere ulaşamıyorum, sadece öksürüp, “Bugün de bi bitse…” diyebiliyorum. İşler yolunda gitmiyor.

Her neyse. Sizlere göreceli bi iyi haberim var. Umutlu çocukluğumuzun yansıması Marşandiz Fanzin‘in ilk ve bizim için en anlamlı sayısında yayımladığım öykümü buraya koymaya karar verdim. Zor bir karardı. O‘nun sadece fanzin sayfalarından okunabiliyor olması beni tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu. Eski öykülerimi tekrar okurken bu hissin giderek azaldığını fark ettim. Öyleyse fanzini edinememiş insanların da bu öyküye ulaşmasında bi mahsur kalmamıştı.

Bazı satırları beni utandırsa da ciddi manada saygı duyduğum ve sevdiğim bi öykü Oh Petunya. Şimdi yazdığım öykülerle böyle kuvvetli bağlar kuramıyorum. Şubat 2013‘ten bu yana neler değişti diye bakmak zor geliyor. Zaten konumuzla da pek bir alâkası yok.

O yüzden kepenklerin arasından fırlayan kalplere dokunma fırsatınızı daha fazla geciktirmeyeceğim.

“Biz aslında kendi aramızda çok şey diyen de, dışarıdan o kadar anlamlı olamayabilen adamlarız. Salıncakların çarpacağı yere inişler düzenler, indiğimiz gibi de dişlerimizi dökeriz. Dişlerimizin dökülüşü bize ağzı çamur yiyen çocukların solucan avlarını hatırlatır. Solucan avları hakkında konuşmayı severiz.”

Öykü için buraya tıklayabilirsiniz.

Teşekkür ederim.

Devamı