Alıntılar
“Şu vardı ki, bir defa çatı katına atılırsanız; ya orada çürürdünüz, ya da bir bahar temizliği; unutulmuş varlığınızın sonu olurdu…
“Bu işler böyleymiş meğer. Yazdıkça izleyebiliyoruz, izleyebildikçe yazıyoruz.”
“Çukurdan aşağı attım kendimi. Düşerken düşündüm, acaba ölmesem mi?”
“Düşeş geldi. Duydunuz mu? Nereden duyacaksınız…”
— Rayaltı
“Dünyaya karşı çaresiz hissedebilirsiniz. Bunu hissetmeniz, dünyanın size karşı olan hislerini değiştirmez. Siz ondan nefret edersiniz, o sizden nefret eder. Siz onu seversiniz, o sizden nefret eder. Siz ona karşı hiçbir şey hissetmezsiniz, o sizden nefret eder. Siz nefretten dünya edersiniz, o sizden nefret eder.”
— Çizmesiz
“Hiçbir yerin efendisi değildim. Mevcut koşullar altında, hiçbir şeyden fazlası da değildim.”
“Ya Rab! Bir hilal uğruna ne beyinler dağılıyor!”
“Sevdiğim kadını hayatımın film şeridinde bile görememekten korkuyordum.”
“Şimdi burada olmam, bir zamanlar orada olmadığım anlamına gelmez. Ayağınızı denk alın. Ve huninize sahip çıkın. Allah aşkına, size deli olmadığınızı düşündüren ne?”
“Mimar, bir evreni tamamlamadan hayata gözlerini yumarsa; sayfalar tutuşurdu. Paçalarımı kıskandıracak derecede üstelik! Bunu biliyordum, bu dünya benimdi.”
“Hepimiz bir canavarın midesindeydik. Canavarın ağzına doğru yol alıyorduk; orada bizi bekleyen keskin dişleri bilmemize rağmen…”
— Labfik
“Ruhumun bir kısmı yıkıldı, başka bir yerde; yeni şeyler yapılandı. Ama karanlık, hep karanlıktı.”
“Saat benim kalbimle birlikte atıyor.”
“Evrenin her yeri çürüklerle bezeliydi ama hayat devam ediyordu işte. Kalemler oynuyor, mürekkepler saçılıyor, kadınlar seviliyor, aşklar filizleniyor, mumlar yanıyor; titriyor; öylece sönüyordu…”
“Ölüm meleğinden ölesiye korkan o adamım işte ben. Bir sihirbaz edasıyla şapkaya daldırsam elimi; Azrail’in kellesini tutar çıkarırdım çünkü oradan. Bana sırıtır, eğlenirdi benimle. Canımı alırdı sonra.”
“Düzbeyaz Bey, şimdi ne olacak? Nasıl olacak? Bu uçurum nasıl kapanacak, nasıl dolacak ya da ne bileyim; her şey yoluna nasıl girecek? Kabul et Düzbeyaz Bey’im, sen kaybettin ve kim kazandı biliyor musun? Düzbeyaz’ım… Sen kaybettiğinde kimse kazanamaz!
“… Bir şiyir daha okusam sanki her şey düzelecekti. Cevap vermeyince şiyiri okumaktan vazgeçtim. Elini daha sıkı tuttum, bırakmak istemiyordum. Gözlerinin uzakta oluşu çok canımı sıkıyordu. Üç gündür kapıyı açmamasından ve aynı yerde gıkını bile çıkartmadan oturmasından bile daha çok canımı sıkıyordu. Alışık değildim. Aramızdaki en kısa mesafenin gözler olmadığı hiçbir âna alışık değildim.”